10 Aralık 2009 Perşembe

Aslında biz yanlış bililyoruz... Meyve Suyu şişmanlatmaz

'Meyve Suyu' Rockssssss!!

Ben bir meyve adam olmama ve meyvelerin ciğerini bilmeme rağmen, suyumun da sağlıklı olduğunu anlatmak için bilimsel araştırmalar ile bilinmeyen noktaları açıklamanın en doğru yol olduğuna inanırım. Bu nedenle, 'işte burada yapılmışı var!' diyerek biraz ciddileşerek, size ünlü beslenme uzmanı Prof. Theresa Nicklas'ın araştırmalarının ortaya koyduğu sonucu sunuyorum... Beslenme alışkanlıkları şakaya gelmez!!

Havaların soğumasıyla birlikte nezle ve grip gibi mevsimsel hastalıkların boy göstermesi, başta vücudun direncini artıran vitaminler olmak üzere sağlıklı beslenmek için gerekli olan gıdaların önemi de ortaya çıkmaya başladı. Uzmanlar, her gıdada olduğu gibi meyve suyunun da dengeli ölçüde alındığında vücuda olan yararlarının tartışılamayacağına dikkat çekerek, “Meyve suyunun sağladığı kalori meyve ile aynı ölçüdedir. Örneğin, 100 gram meyve ya da meyve suyundaki kalori miktarı yaklaşık 45-50 kcal’dir. O yüzden her gün mutlaka meyve yemeye, bulamıyorsanız 1 bardak suyunu içmeye özen gösterin. Vücudunuzu vitamin, mineral ve antioksidan yönünden zengin bu gıda takviyesinden mahrum bırakmayın” diye uyarıyorlar.

Heh yine de kim bu uzmanlar deyip bir ufak araştırmada fayda gördüm... İşte bakın neler buldum...

Çocuk gelişiminde sağlıklı beslenme konusunda uzman olan, Baylor Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatri Bölümü, Çocuk Beslenme Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Theresa A. Nicklas, yaptığı araştırmalara dayanarak, çocukların kilo alımı ile %100 meyve suyu tüketiminin hiçbir ilişkisi olmadığını vurguluyor.

Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri ve aynı zamanda bir Gıda Mühendisi olan Ebru Akdağ ise, meyve suyunun tatlı bir sıvı gıda olmasından dolayı, yüksek kalorili olarak algılandığının altını çiziyor... Bakın ne diyor:
“Fazla kiloya yol açan nedenlerin başında kalori gelir. Bu nedenle, meyve sularının kilo aldırdığı konusunda yanlış bir kanı yaygınlaşmıştır. Meyve suyu meyveden dönüşen bir içecek olmasına rağmen aynı kanı meyve için geçerli değildir. Meyve suyunun sağladığı kalori de meyve ile aynı ölçüdedir. Örneğin; 100 gram meyve ya da meyve suyu ya da meyve nektarının sağladığı kalori 45-50 kcal arasındadır. Meyve suları ayrıca, vitamin, mineral ve antioksidan yönünden zengin bir gıda takviyesidir. Araştırmalar, meyve suyu tüketimi arttıkça; potasyum, C vitamini, magnezyum, demir, folat, B6 vitamini alımında artış ve toplam yağ ve sodyum alımında düşüş olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, obeziteye sebep olması, aşırı miktarda tüketilmemesi şartıyla, mümkün değildir. O nedenle meyve suyunun vitamin, mineral ve antioksidan kaynağı olduğu unutulmamalı, obezite nedenleri başka yerlerde aranmalıdır.”

Obezite ile meyve suyu tüketimi arasında ilişki yok!
Son 10 yılda yapılan 14 bilimsel araştırma, obezite hastalığı ile meyve suyu tüketimi arasında bir ilişki olmadığını ortaya çıkarıyor. Hatta bazı durumlarda, meyve suyu tüketen gençler ve çocuklar arasında daha az obezite hastalığına rastlandığına dair bilimsel bulgular da bulunuyor. Bu araştırmaların 4’ünün uzun süreli, 7’sinin ise çok kişi ile çalışılan ulusal nitelikte incelemeler ışığında yapılması ile sadece nicelik değil, nitelik olarak da obezite ile meyve suyu tüketimi ilişkisinin olmadığını ispat eden araştırmaların öne çıktığı görülüyor.

Özellikle çocuk gelişiminde sağlıklı beslenme konusunda uzman olan, Baylor Üniversitesi Tıp Fakültesi, Pediatri Bölümü, Çocuk Beslenme Araştırma Merkezi’nde araştırmalarını sürdüren Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Theresa A. Nicklas’ın - yukarıda bahsetmiştim : ) - ekibiyle gerçekleştirdiği, 2-11 yaş grubu ve 12-18 yaş grubu arasında bulunan ABD’li, 7,557 çocuk ve genç üzerinde yapılan ilgili araştırmaların sonuçları dikkat çekiyor.

2 ve 11 yaş arası çocukların ortalama % 57’si meyve suyu tüketmiyor : (
Bahsettiğim bu araştırmalara göre, çocukların ortalama günlük meyve suyu tüketiminin 0.12 litre civarında olduğu ortaya çıkıyor. Yani, günde toplam aldıkları kalori ise sadece 58 kalori oluyor. Bu da, çocuğun toplam enerji alımının % 3.3’ünü temsil ediyor. Araştırmaya katılan 2-11 yaş arası gruba bakıldığında, çocukların ortalamada % 57’sinin meyve suyu bile tüketmediği ortaya çıkarılmış. Prof. Nicklas, meyve suyu tüketimindeki artışın süt tüketimini azaltabileceği ön yargısını da çürütüyor. Araştırmaların sonucunda, çocukların beslenmesinde bu temel besinlerden birinin yer almasının öbürünü azaltabileceği ön yargısı da geçersiz kılınmış. Anladınız değil mi? : ) Günde 0.17 litreden fazla meyve suyu tüketen çocukların karbonhidrat, C ve B6 vitaminleri ile potasyum alımının da, tüketmeyenlere oranla daha fazla olduğu da görülüyor. Ayrıca, meyve suyu tüketenlerin yağ, doymuş yağ ve şeker alımının tüketmeyenlere göre önemli ölçüde az olduğu çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriliyor. Buna göre çocukların yüzde yüz meyve suyu tüketimi ile obezite hastalığı arasında hiçbir ilişki olmadığını vurgulayan Prof. Nicklas, her türlü besinin dozunda alındığı sürece, sağlıklı gelişime katkıda bulunacağını belirtiyor.

12-18 yaş arası gençlerde günlük meyve suyu tüketimi, sadece 51 kaloriye karşılık geliyor
Aynı araştırmanın, 12-18 yaş grubu için yapılan bölümüne göre ise gençlerin ortalama günlük meyve suyu tüketimi 0,11 litre olarak görünüyor. Büyüdükçe de pek birşey öğrenemeyip öğretemiyoruz anlaşılan...

Toplam kalori alımlarındaki payı ise sadece 51 kalori ile enerji alımının % 2.2’sini oluşturuyor. Gençlerin meyve suyu tüketimi ise çok daha düşük… Ortalama % 72’sinin meyve suyu tüketmediği ortaya çıkan gençlerde, çocuklarda olduğu gibi yine meyve suyu tüketimi sütün yerini almıyor. %100 meyve suyu tüketen gençlerin C vitamini, potasyum ve magnezyum alımının oldukça fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Nicklas, günde 0.17 litreden fazla meyve suyu tüketiminin B6 vitamini alımına katkıda bulunduğunu vurguluyor. Kilo alımıyla bir ilgisi olmadığı ortaya çıkan meyve suyu tüketiminin, günde bir bardak şeklinde alınmasının çok faydalı olduğu öneriliyor.

Biraz önce bahsettiğim Ebru Akdağ; giderek artan obezite oranının nedeninin insanların ihtiyaçları olan besin alımını dahi gerçekleştirmeden, harcayabileceklerinden fazla ve gereksiz kalori tüketmelerinin sonucu olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle yölüyor: “Sağlıklı beslenmenin yolu süt, meyve, sebze gibi besin değeri yüksek olan gıdaların günlük diyetteki yerinin aşırıya kaçılmadan korunmasından geçiyor. Dünya Kanser Araştırma Enstitüsü açıklamalarında; “5 plus a day” kampanyasının, obezite, kanser, kronik hastalıklar gibi rahatsızlıkların önüne geçmek ve toplumu sağlıklı yaşama teşvik etmek bakımından en başarılı kampanyalardan biri olduğunu belirtiyor. Bu kampanyada yapılan bilimsel araştırmaların, günde en az beş porsiyon meyve/sebze tüketiminin bazı kanser türleri ve kronik hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğü işaret ediliyor. Bir bardak meyve suyu ise 1 porsiyon meyve ile eşdeğer tutuluyor. Derneğimizin başlattığı “Ya 5 Meyve Ye, Ya Suyunu İç” kampanyası ile biz de bunu tüketicilerimize anlatmaya çalışıyoruz.”


Size söylemiştim... su gibi adamım! Saf, temiz, dürüst ve tabii ki karizmatik : )

13 Kasım 2009 Cuma

‘Üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanmamak için bol bol sebze ve meyve tüketin’

Üst solunum yolu enfeksiyon hastalıklarının en yoğun olarak görülmeye başladığı şu günlerde, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Yücecan, beslenme ile ilgili alınacak en önemli önlemin ‘optimal beslenme’ olduğunu söylüyor. Yücecan, ‘optimal beslenme’yi; çeşitli besinleri tüketmek, boya uygun beden ağırlığını korumak, daha az yağ ve daha az doymuş yağ tüketmek, diyette tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller, sebze-meyve tüketimini artırıp, şeker tüketimini azaltmak, günlük tuz ve sodyum tüketiminde aşırıya kaçmamak, sıvı tüketimini artırmak, sigara içmemek, alkol tüketmemek, tüketiliyorsa miktarını azaltmak, aktif yaşam şekli yaşam kalitesini artırdığı için fiziksel aktiviteyi artırmak olarak tanımlıyor.

Beslenme yetersizliği ve dengesizliğinin neden olduğu hastalıkların başında enfeksiyon hastalıkları geliyor. Bu hastalıklar sırasında metabolizma hızlanıyor, vücut dokularının yıkımı artıyor, dolayısıyla besin öğelerinin vücuttan atılımı artıyor. Özellikle protein, A ve C vitamini, demir ve çinkonun vücuttaki miktarı azalıyor. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Yücecan, söz konusu kayıpları yerine koymanın ‘optimal beslenme’ ile mümkün olacağını vurguluyor.

‘Bir bardak kayısı suyu, çocuğunuzun günlük A vitamini ihtiyacının yarısını karşılıyor…’
A vitamininin büyüme için gerekli olduğuna değinen Yücecan, epitel dokuların sağlığı ve kemiklerin gelişimi için çok önemli olan bu vitaminin yetersizliğinde infeksiyon hastalıklarına yakalanma olasılığının arttığına işaret ediyor. A vitamini yönünden zengin havuç ve kayısının, çocuklar için keyifli bir hale getirilerek, karışık meyve veya sebze suyu olarak verilmesini öneriyor. Örneğin; bir bardak kayısı suyu (200 ml), günlük A vitamini gereksiniminin 4-8 yaş grubu çocuklarda % 48’ini, 9-13 yaş grubunda % 32’sini, 14 yaş ve üzeri erkeklerde % 21’ini, 14 yaş ve sonrası kadınlarda ise % 27’sini karşılıyor.

Optimal beslenme için sebze ve meyve tüketimi şart!
Optimal beslenme için önerilen düzeyde tüketilen besinler sadece selenyum, çinko, bakır, demir, mangan, folat, B6 ve B12 gibi besin öğelerini içermiyor. Aynı zamanda sağlığın korunması, geliştirilmesi ve kronik hastalıkların önlenmesinde etkinlik gösteren ve fitokimyasallar adı verilen biyoaktif bileşenleri de barındırıyor. Antioksidan savunma sistemini güçlendirdiği saptanan söz konusu bileşenler, fenolik bileşikler olarak adlandırılıyor. Bunların en iyi kaynağının ise sebze ve meyveler olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Sevinç Yücecan, sebze ve meyve tüketiminde ve bunlardan elde edilen sebze ve meyve suyu içiminde çeşitliliğin önemli olduğuna işaret ediyor.

Prof. Yücecan, sebze ve meyve sularının içeriğinde yüksek oranda bulunan A, C ve E vitaminleri ile söz konusu fenolik bileşik içeriklerinin, yüksek potansiyelde antioksidan etkinlik gösterdiğini söylüyor. Bu bileşenlerin sebze ve meyvelere kıyasla onların suyundan daha kolaylıkla emilebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sevinç Yücecan, çilek, vişne veya kırmızı üzüm suyu gibi antosiyanin’den zengin besinlerin ayrıca askorbik asit ve diğer polifenoller gibi güçlü antioksidan etkinlik gösteren bileşenlerden de zengin olduğunu vurguluyor.

Turunçgillerden elde edilen beş farklı meyve suyunun toplam antioksidan kapasitesi % 65–100 arasında değişiyor. Portakal suyunda yüksek antioksidan potansiyele ve sağlığı geliştirici kapasiteye sahip bileşenler bulunuyor. Bu bileşenlerin portakal suyunda bulunan C vitaminiyle birlikte bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirtiliyor. Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini gereksiniminin % 30unu karşılıyor. Ayrıca potasyum, folik asit için iyi kaynak. Portakal suyu tüketiminin insanlarda vitamin C konsantrasyonu ve antioksidan göstergeler üzerine etkisi üzerinde yapılan bir çalışmada 250 mg vitamin C içeren 2 bardak portakal suyu (500 mL/g) içilmesinin plazmadaki vitamin C konsantrasyonlarını artırdığı belirlenmiş. Yücecan, özellikle yüksek strese sahip insanlarda C vitamininin koruyucu etkisinin daha ileri düzeyde olduğunu vurgulayarak, bu kişilerin her gün bir bardak portakal suyu tüketmesini öneriyor. Özellikle sigara içen insanlarda, C vitamini alımının önemine dikkat çekiliyor.

30 Ekim 2009 Cuma

Soğuk algınlığına iyi gelip akla gelmeyen meyveler!

Elma, vişne ve şeftaliden sağlık için güvenlik kalkanı...

Soğuk algınlığı sezonu açıldı... Nezle ve grip gibi hastalıklar vücudun dirençsiz bir anını kolluyor. Uzmanlar, bağışıklık sistemini kuvvetli, direnci yüksek tutmak ve soğuk kış günlerine hazırlıklı olmak için daha sık ve doğru meyve ile sebze tüketilmesi gereğine dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından da desteklenen, “Günde en az 5 meyve tüketin” mesajı ile geçtiğimiz Mayıs ayında bir kampanya başlatan Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) Genel Sekreteri Ebru Akdağ, içinde bulunduğumuz soğuk algınlığı mevsiminde sarı ve kırmızı meyvelerin ağırlıklı olarak tüketilmesini öneriyor. Çoğu zaman soğuk algınlığı denince akla bile gelmeyen elma, üzüm, vişne ve şeftali aslında vücudun sağlığı için koruyucu bir kalkan oluşturan meyvelerin başında geliyor. Tüm bu meyvelerin kış meyvesi olmaması nedeniyle uzmanlar, söz konusu meyvelerin içerdiği vitaminlerin meyve sularından alınmasını öneriyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve Ulusal Kanser Enstitüsü sağlıklı bir yaşam için günde 5 ila 9 porsiyon meyve ve sebze tüketilmesinin önemini vurguluyor. Bir bardak meyve suyu da bir porsiyon meyveye eş değer olarak kabul ediliyor.

Sıkça değişen hava sıcaklığı, vücudumuzu dirençsiz bırakabiliyor. Nezle ve grip gibi hastalıklar da vücudu böyle zamanlarda yakalıyor. Bağışıklık sistemini kuvvetli ve direnci yüksek tutmanın yolu ise sağlıklı beslenme alışkanlığı ile başlıyor. Soğuk kış günlerine hazır ve sağlıklı bir vücut için doğru vitaminleri almanın önemine işaret eden uzmanlar, söz konusu vitaminlerin öncelikle meyve ve sebzeler ile bunların sularından alınmasını öneriyor.

Portakal ve limon, vücudun günlük C vitamini ihtiyacının yarısını karşılıyor!
Bağışıklık sistemini güçlendirmek, soğuk algınlığı ve gripten korunmak deyince, içerdikleri C vitamini ve folik asit ile öksürüğü azaltan ve genel olarak vücudun direncini koruyan portakal ve limon, ilk akla gelen meyveler oluyor. Oysa ki, hem çocuk hem de yetişkinlerin tüketebileceği farklı türdeki meyveler ile vücudun direncini artırmak mümkün…

Özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah olan vişnenin suyu susuzluğa birebir…
Vişne, ateşli hastalıklara karşı savaşta etkili rol oynuyor. Asitleşen kanı temizlemeye yardımcı olarak ateşi düşürücü özelliği bulunan, A vitamini ve potasyum bakımından zengin olan bu ekşi meyvenin suyu, susuzluğu gidermek için en doğru seçenekler arasında karşımıza çıkıyor. Mide ve karaciğerin de düzenli olarak çalışmasını sağlayan vişne suyu, vücuttaki sıvı fazlasının da dışarı atılmasına son derece yardımcı oluyor.

Lifli meyveler kayısı ve şeftali de gribe savaş açtı…
Grip ve soğuk algınlığına karşı A vitamini ve B3 vitamini ile kalsiyum, magnezyum, potasyum ve fosfor yönünden zengin olan kayısı, halk tarafından çok bilinmemesine rağmen, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Lifli bir meyve olan kayısı, sinirleri de gevşetmeye ve dinlenmeye yardımcı oluyor. Kayısıda bulunan vitaminlere ek olarak, C vitamini, folik asit, betakaroten ve potasyum içeren şeftalinin tüketimi, gribe karşı vücudun savunma mekanizmasını güçlendiriyor. Hem şeftali hem de kayısı suları, yaz mevsimi dışında da suyuna rahatlıkla ulaşabileceğimiz meyvelerin başında geliyor.

Zihinsel yorgunluk için elma
Bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğe sahip olan ve B3 ile E vitamini il potasyumdan zengin elma, grip ve soğuk algınlığını tetikleyen bedensel ve zihinsel yorgunlukların giderilmesinde etkin rol oynuyor. Örneğin; her sabah çantamıza bir adet meyve atabilir, yemeğin yanında bir bardak elma suyu tüketebiliriz…

Sihirli iksir üzüm suyu
Uzmanlar tarafından sihirli iksir ve bitki sütü olarak da adlandırılan doğal kalkanlarımızdan üzüm suyu, bileşimindeki zengin vitamin ve mineraller ile vücudun günlük ihtiyacını karşılayabiliyor. Bol miktarda A, C vitamini ve demir ile potasyum içeren üzüm suyu ise vücudun hastalıklara karşı daha dirençli olmasını sağlıyor. İçeriğinde bol miktarda C vitamini bulunan antioksidan özellikli üzüm, bedensel ve zihinsel yorgunlukları gideriyor. Üzümün suyu da, sonbahar ve kış aylarında gereksinim duyulan enerjiyi vücuda kolayca sağlaması ve toksinlerden vücudu arındırması nedeniyle öneriliyor.

Sağlıklı bir çerez niyetine bir avuç yabanmersini
Çok eski zamanlardan beri boğaz ağrısı ve sindirim sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde, aynı zamanda idrar söktürücü olarak kullanılan yabanmersini yeniden keşfediliyor. Karışık meyve suları bileşenlerinde sıkça karşımıza çıkmaya başlayan bu mor meyve, muhteşem bir antioksidan. Flavonoidler ve demir bakımından zengin olan bu meyvenin suyu ise vücuttaki stresi alarak rahatlamaya yardımcı oluyor. Özellikle son dönemde karşımıza çıkan karışık meyve sularının vazgeçilmez meyvelerinden biri haline gelen yabanmersini, cildin sağlam ve taze görünümünde de büyük bir rol oynuyor.

Meyveyi bulamıyorsan suyunu iç!
Önerilen tüm meyvelerin her mevsimde bulunması ve tüketilmesi mümkün olmadığından, en pratik alternatif olarak karşımıza meyve suyu çıkıyor. Son dönemlerde, çeşitli meyvelerin bileşiminden oluşan farklı tatlarla her türlü damak tadına hitap eden meyve suları, tüketicilere daha fazla seçenek sunuyor. Uzmanların da sık sık vurguladığı gibi, günde 5 porsiyon meyve ve sebze tüketimi sağlıklı bir yaşamın vazgeçilemez koşullarının başında geliyor. Her mevsimde ve yoğun hayat temposu içerisinde, meyve ve sebze tüketemiyoruz diye üzülenlerin yardımına meyve suları koşuyor. Meyve suları içerdikleri vitamin, mineral ve antioksidan etki gösteren bileşikleri ile günlük vitamin ihtiyacımızı karşılamanın yanı sıra, vücut direncini dengede tutuyor.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Meyve suyu hakkında bilmediklerimiz...

Meyve suyunda sağlık var... Vücudunuzda enerji üreten tüm hücreler düzenli olarak oksijene ihtiyaç duyar. Bu nedenle oksijen yaşamın temelini oluşturur. Diğer yandan oksijen vücut hücrelerinde yandığında serbest radikaller veya oksijen içeren son ürünler oluşur. Antioksidanlar vücut hücrelerinde, dokularda ve hücre çoğalmasını kontrol eden DNA’nın yapısında hasara neden olan serbest radikallere karşı savaşırlar. Ultraviyole ışınları, yanıklar ve sigara gibi çevresel faktörler de serbest radikal oluşumuna neden olur. Serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarı kanser, kalp ve damar hastalıkları, katarakt, artritler ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu sorunlarla karşılaşmamak için sağlıklı beslenmek büyük önem taşır.


Gelin meyve suyu kategorisinde, sağlıklı ve bilinçli beslenebilmek için akla gelen biriki soruyu yanıtlayalım :O)


‘Konsantreden olan’ ve ‘konsantreden olmayan’ ne demek?

Meyve suyu, nektar, meyveli içecek veya aromalı içeceklerden herhangi birini üretirken kullanılan meyve suyu için iki yol bulunmaktadır: Birincisi ve en yaygın olanı; kısa anlatımı ile, ‘sıkılmış’, ‘pastörize edilmiş’ ve içindeki saf suyunun büyük kısmı buharlaştırılarak ‘konsantre edilmiş’ meyve suyu konsantresi kullanmak. İkincisi ise ‘sıkılmış’ ve ‘pastörize edilmiş’ meyve suyu kullanmaktır. Bu ürünler arasındaki fark, etiketlerde “konsantreden üretilmiştir” veya “konsantreden üretilmemiştir” ibareleri ile belirtilir.

Ürünü açtıktan sonra neden 2 gün içinde tüketmem gerekiyor?

Ürünün bozulmasını sağlayan etken küf ve mayalardan oluşan ‘mikroorganizmalar’dır. Bu mikroorganizmalar bertaraf edilmediği takdirde, meyve suyu ve diğer içecekler doğal olarak birkaç saatte; buzdolabında saklanırsa 2-3 gün içinde bozulurlar. Evde sıkarak elde ettiğimiz meyve sularında bunu gözlemlemek gayet kolaydır Ambalajlı ürünlerde, mikroorganizmaların etkisiz hale getirilmesi, pastörizasyon-sterilizasyon işlemiyle gerçekleştirilmektedir. Ambalaja konmak suretiyle de ürünün havayla teması kesilmekte ve böylece mikroorganizmalar mutlak surette etkisiz hale getirilmektedir. Meyve suyu ambalajı açıldığı anda havayla temas başladığı için, tıpkı evde hazırladığımız meyve suları gibi kısa sürede bozulma başlar. Buzdolabında saklamak şartıyla 2 gün içinde tüketmeniz gerekiyor. Yani, ürünlerde hiçbir koruyucu madde bulunmaz.

Meyve sularında katkı maddesi kullanılıyor mu? Ürünlerde katkı maddesi bulunmuyor ise nasıl bozulmadan bekleyebiliyorlar?

Türkiye'de 1980'li yıllardan bu yana meyve suyu ve türevlerine, Gıda Kodeksi'ne göre koruyucu madde katılmasına izin verilmemektedir. Zaten uygulanan koruma teknolojisi de, koruyucu kullanılmasını gerektirmez. Uzun bir raf ömrü için öncelikle meyve sularında bozulmaya yol açan mikroorganizmaların öldürülmesi ve daha sonra da mikroorganizma bulaşmayacak şekilde ambalajlanması gerekir. Mikroorganizmaların ölmesi için meyve suyu, 95 – 99 °C’da, 30 – 60 saniye boyunca tutulur, hemen ardından 20 santigratta soğutulur ve aseptik ‘yani her tür zararlı mikroorganizmadan arındırılmış’ bir bölmede steril ambalaja doldurularak, aynı anda kapanır. Pastörize edilen meyve suları, doğrudan ambalaja doldurulur ve kapatıldıktan sonra bir duşlu tünelde su ile soğutulur. Meyve sularının muhafazası için koruyucu kimyasal madde kullanılması tamamen yasaktır. Ambalaj açılmadıkça koruma etkisi sürer. Eğer ürün koruyucu içerseydi, ambalajı açıldıktan sonra da meyve suyu bozulmazdı.


Hangi meyve suyu sağlığa daha yararlıdır?

Her meyve suyunun, içeriğinde bulunan meyvelere göre sağladıkları faydalar da değişiklik gösterir. Ancak bu, birinin daha yararlı olduğu değil, farklı noktalarda yararlı oldukları şeklinde yorumlanmalıdır. Bazı meyve sularının antioksidan kapasitesi diğerlerinden daha yüksek düzeydedir. Başka meyve suları yalnızca antioksidan değil aynı zamanda vitamin ve mineral deposudur. Burada önemli olan, meyve suyu satın alırken içeriğindeki vitamin ve mineral bileşiklerinin, etiketi okuyarak iyi anlaşılması ve bu yönde seçim yapılması önerilmektedir

Türkiye’de en çok hangi meyve suyu tüketiliyor?

Türk meyve suyu tüketicisinin en fazla tükettiği meyve suyu çeşidi ve tadı, şeftali nektarıdır. Şeftali nektarını sırasıyla, vişne ve kayısı nektarı takip etmektedir. % 100 meyve sularında ise en çok karışık ya da çoklu olarak tabir edilen ürünler ile elma, portakal ve nar suları tüketilmektedir.

Sitrik asit neden E330 olarak adlandırılıyor? E kodu ne anlama geliyor?

Gıda maddelerinin zararsızlık durumu, bilimsel araştırmalar sonunda belirlenir. Zararsızlık dozu belirlenen ve güvenli kullanım koşulları bilinenlere bir kod verilir. Bu kod, Avrupa Birliği’nin simgesi olarak, Avrupa sözcüğünün İngilizce söylenişi olan ‘Europe’ kelimesinin baş harfinden gelen E kodudur. Bu ve benzeri kodlar, endeksleme sistemi oluşturulmak için verilir. Böylelikle, tüketicinin de ambalaj üzerinde bilgilendirilmesi amaçlanır. Bu kodlar Avrupa Birliği tarafından her katkı maddesi için belirlenir. E330 ise bu grupta, sitrik aside verilen koddur.

Antioksidan nedir? Meyve suyunda bulunur mu?

Antioksidan, organizmada serbest radikalleri tutan bileşiklerin genel adıdır. Sindirim, gerilim, çevre gibi faktörlere bağlı olarak oluşan serbest radikaller, hücreye ve DNA'ya zarar verir. Ayrıca bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalanmayı kolaylaştırır ve yaşlanma sürecini hızlandırır. Antioksidanlar işte bu zararlı etkileri ortadan kaldırma görevi görürler. Bu nedenle sağlıklı yaşam için yeterli miktarda alınmaları önerilir. Meyve, sebze ve bir meyve türevi olan meyve suyu doğal antioksidan bakımından en zengin gıdalardır. Özellikle meyve suyuna kırmızı rengini ve ekşi tadını veren bileşiklerin antioksidan etkisi oldukça yüksektir. Bunlar, vişne, nar, üzüm gibi meyvelerde bulunur.

Meyve suyu, diş çürüklüğüne neden olur mu?

Diş çürüklüğünü kolaylaştıran etkenler flor eksikliği ile ağız ve diş hijyeni eksikliğidir. Eğer bu iki konuya özen gösteriliyor ve düzenli olarak diş fırçalanıyorsa, herhangi bir gıdanın, özellikle dişe yapışma olasılığı olmayan ve ağızda kalma süresi çok kısa olan sıvı gıdanın diş çürüklüğüne neden olması olasılığı çok kısıtlıdır.



İşte böyle... başka aklınıza gelen sorular olursa, yanıtlayabilirim.

Sevgilerimle meyve dostlarım : )



Meyve Adam

Dünya meyve suyu devleri İstanbul’da buluşacak!

Sevgili meyve suyu dostları... 16. IFU Dünya Meyve Suyu Kongresi, 4-5 Mayıs 2010’da 400 kişinin katılımıyla Swissotel’de yapılacak!

Uluslararası Meyve Suyu Üreticileri Federasyonu (IFU), iki yılda bir geleneksel olarak düzenlediği, çeşitli ülkelerden gelen sektörün profesyonelleri ve üreticilerini buluşturduğu Meyve Suyu Kongresi’nin 16.sı 2010 yılında İstanbul’da düzenleyecek. MEYED’in ev sahipliğinde, 4-5 Mayıs tarihleri arasında, Swissotel’de gerçekleşecek olan kongrede, meyve suyu, teknoloji ve inovasyon boyutu, güvenli ve sağlıklı gıda ilişkisi, kalite konusunda, düzenleyici ve yasal gelişmeler ile ticari ve pazarlama boyutu olmak üzere etraflıca masaya yatırılacak. Kongreye, dünya çapında ham madde/meyve üreticileri ve tedarikçileri, meyve suyu üreticileri, ambalaj firmaları, ulusal devlet yetkilileri, sivil toplum örgütleri, enstitüler, üniversiteler ve yayıncılardan oluşan geniş bir katılım bekleniyor.

Avrupa’nın yeni yıldızı Türkiye!
Türkiye’de toplam meyve suyu tüketiminin son 9 yılda 2.8 kat artarak, 780 milyonun üzerine çıktığını, kişi başına tüketimin son 5 yılda 2‘ye katlanarak 11 litreyi aştığını ve Türk meyve suyu üreticilerinin 150’den fazla ülkeye 131 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini vurgulayan MEYED Başkanı Alaaddin Güç, Parma’da gerçekleşen IFU çalıştayının ardından Türkiye’nin, Avrupa’nın yeni yıldızı olarak IFU 2010 Kongresi için seçilen en uygun ülke olduğunu ifade etti.

Bir tarım ülkesi olan ve sayısız meyve çeşidi yetiştiren Türkiye’nin, yurtdışındaki potansiyelinin artırılması için MEYED’in çeşitli faaliyetler yürüttüğünü söyleyen Güç, teknolojiden yönetmeliğe her türlü konuda AB standartlarının yakalanması için çaba gösterdiklerine dikkat çekti. MEYED ev sahipliğinde gerçekleşecek söz konusu kongrenin ise bu uğurda yapılan çalışmaların önemli ve somut adımlarından biri olduğuna dikkat çekti.

Jud: Türkiye sektörde öncü olacak
Kongre için İstanbul’a geleceği için mutlu olduğunu belirten IFU Başkanı Bruno Jud, Türkiye meyve suyu pazarının artan tüketim trendleri ve ihracat rakamları ile yakın bir gelecekte ‘Avrupa’nın gıda sepeti’ olma yolundaki en önemli adaylardan olacağını öngördüklerini vurguladı. Reel ekonominin kendini toparlamaya başlamasıyla, 2000 yılından bu yana özellikle %100 meyve suyu ve nektar tüketiminde gözlenen etkileyici artışın tüm hızıyla devam edeceği kanısında olduğunu ifade eden Jud, kaliteye verdiği önemi her geçen gün arttıran Türkiye’nin çok kısa bir zamanda küresel meyve suyu sektöründe öncü konuma geleceğini de dile getirdi. 2010 kongresi için İstanbul’un seçilmesinin nedenini ise şöyle açıkladı:
“Boğaz Köprüsü ve konumuyla iki kıtayı birleştirmesi özelliği nedeni ile de İstanbul eşi benzeri olmayan bir şehir. Köprü aynı zamanda IFU’yu da simgeliyor, çünkü biz de meyve suyu dünyasını bilim, sağlık ve teknolojiyi ile birleştirme görevini üstleniyoruz. Diğer bir deyişle İstanbul, IFU’nun vizyonunu yansıtıyor. Türkiye meyve suyu sektörünün başarısını da hesaba katarak, MEYED’in IFU Kongresi’ni İstanbul’da gerçekleştirme talebine hemen ‘evet’ yanıtını verdik. Bu sektör için çalışan uzmanlar ile İstanbul’da bir araya gelmek için sabırsızlanıyoruz.”

Bildiri yayınlamak için başvurular 31 Ekim’e kadar sürecek…
İki gün süreyle, gıda uzmanlarının araştırma sunumlarını gerçekleştireceği, dünya çapında sektör temsilcileri tarafından takip edilen kongrede yaklaşık 25 tebliğ yayınlanacak. Etkinlik detayları ile ilgili bilgiye ve başvuru formlarına
http://www.ifu2010istanbul.com/ adresinden ulaşılabiliyor. Başvurular, 31 Ekim 2009 tarihinde son buluyor.

31 Temmuz 2009 Cuma

Meğer limonata içmeyi ne çok seviyormuşuz:)

Türk limonata pazarı bir yıl içinde yüzde 283 oranında büyümüş!

Tüketicilerin limonataya olan eğilimlerini sezen meyve suyu üreticilerinin yatırımlarını artırması ile geçen yıl mayıs ayında yıllık 4 milyon TL’yi ifade eden limonata sektörü yaklaşık 3 kat büyüyerek 15.5 milyon TL’ye ulaşmış!

Benim gibi sağlık ve doğallığa önem verenlere sağlıklı bir seçenek sunmak amacıyla meyve suyu üreticileri de limonata üretimine başladı.

Neden Limonata?

Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren A ve C vitamini deposu olan limon, yaz sıcaklarında serinlemek için en eski ve bilinen hali ile karşımıza çıkıyor; limonata. Oysa ki limonatanın yanı sıra, limon meyvesinin herhangi bir meyveli içecekte kullanılması veya yenmesi, özellikle yaz döneminde birçok fayda sağlıyor. İştah açıcı olan ancak aynı zamanda sindirimi kolaylaştırarak, idrar sökücü özelliği de bulunan limon, damar sertliği ve tıkanıklığını da önlemeye yardımcı oluyor. Yazın sıcağında oluşan soğuk algınlığı, nezle, grip ve öksürük gibi rahatsızlıkları en aza indirmeye önemli ölçüde katkıda bulunan limonun suyu, hastalığa karşı serin bir seçenek… Ağız sağlığında da önemli rol oynayan limon, diş ve diş etlerini kuvvetlendiriyor ve ufak darbeler ile meydana gelen kanamaları engelliyor. Demirin kana geçmesini kolaylaştıran limon, özellikle bitkisel besinlerdeki demirlerin kullanımını 2–3 kez artırıyor.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Susuzluğunuzu gidermek için vişne, elma, limon ve nar suyu için


Yaz sıcaklarıyla başımız belada…Ne yesek ne içsek diye soranlarınıza birkaç önerim var.


Vişne yemek ve suyunu içmek, vücutta biriken fazla suyun kolaylıkla atılmasına yardımcı oluyor. Elma suyu, kan şekerini koruyarak leziz ve ferahlatıcı bir seçenek sunuyor. Antioksidan yönünden son derece zengin olan narın mevsimi dışında da suyunu içerek faydalanılması öneriliyor. Demir eksikliği yaşayanlara limon serinliği, vücudu toksinlerden arındırmak için üzüm tavsiye ediliyor.

Yaz mevsimi tatili, deniz, kum ve güneşi olduğu kadar aşırı sıcakları ve özellikle işinin başında çalışanların bu sıcakla savaşını da çağrıştırıyor… Sıcaklarla baş etmenin bir yolu da doğru ve dengeli beslenmeden geçiyor. Sağlıklı besin almanın en doğal yollarından biri ise meyve/sebze ve onların sularını tüketmek… Son günlerde Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamada da “günde en az 5 porsiyon meyve ve sebze tüketilmesinin önemine işaret ediliyor. Meyve tüketmenin en pratik yolu ise “meyve suyu içmek”!

Vücutta biriken fazla suyun kolaylıkla atılmasına yardımcı: Vişne suyu!


Bol miktarda A ve C vitamini içeren vişne, meyvenin doğasında bulunan ferahlatıcı ve serinletici etkisi sayesinde, susuzluğu gideriyor. Yüksek orandaki mineraller, vitaminler gibi polifenolik bileşenler ve özellikle meyveye kıpkırmızı rengini veren ‘antosiyaninler’ sayesinde gösterdiği güçlü antioksidan özelliği ile hücre yenilenmesine yardımcı oluyor. Ateşli hastalıklardan sonra asitleşen kanı temizlemeye yardımcı olan vişne, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılması ve mide ile karaciğerin düzenli olarak çalışmasında etkin rol oynuyor. Sıcak havaların etkisi ile uyumakta ve vücut dengenizi korumakta zorluk çekiyorsanız, bu ufak kırmızı meyveler ilginizi çekebilir. Bugüne kadar incelenen meyveler arasında en fazla “melatonin”e sahip olan vişne, bu özelliği ile vücudun günlük ritmi ve doğal uyku düzeninin gelişmesine yardımcı oluyor.

Elma suyu, kan şekerini koruyarak leziz ve ferahlatıcı bir seçenek sunuyor


A1, B1, B2, C ve E vitaminleri ile karbonhidrat, lif, potasyum ve pektin içeren elma, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı, kolesterolü ve yüksek tansiyonu önlemeye yardımcı olarak, önemli ölçüde koruma sağlıyor. Sindirimi kolaylaştıran elma, içeriğinde bulunan bileşenlerin çok güçlü antioksidan kaynağı olması ve hücrelere zarar veren serbest radikallere karşı koruması sayesinde, yaşlanmayı geciktirmeye yardımcı oluyor. Kan şekerini kontrol altında tutma özelliği bulunan elmanın suyu ise, sıcak yaz günlerinde serinlemek isteyenlere, sağlıklı bir seçenek sunuyor. 100 gram elmanın antioksidan aktivitesi 1500 miligram değerinde C vitaminine eşdeğer bulunuyor.

‘Narın antioksidan mucizesi için meyvesini beklemeyin, suyunu için…’


Pektin, askorbik asit ve polifenolik flavonoidler gibi vücuda oldukça etkili fayda sağlayan bileşenlerden çok zengin olan ve yüksek miktarda kalsiyum ile potasyum içeren nar, çok güçlü antioksidan özelliği ile dikkat çekiyor. Son zamanlarda, oldukça popüler olan nar suyu, söz konusu antioksidan özellikleri sayesinde, kötü kolesterol düzeyini düşürebildiği gibi, iyi kolesterolü de yükseltmeye yardımcı oluyor. Her gün içilecek bir bardak nar suyunun, koroner hastalıkların riskini azaltmaya yardımcı olacağı belirtiliyor. Karaciğeri koruyucu etkisi de bulunan nar, ekşimsi ve ferahlatıcı tadıyla yaz mevsiminin vazgeçilmezleri arasında yerini alıyor.

Demir eksikliği / kansızlık yaşayanlara limon tavsiyesi…


Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren A ve C vitamini deposu olan limon, yaz sıcaklarında serinlemek için en eski ve bilinen hali ile karşımıza çıkıyor; limonata. Oysa ki limonatanın yanı sıra, limon meyvesinin herhangi bir meyveli içecekte kullanılması veya yenmesi, özellikle yaz döneminde birçok fayda sağlıyor. İştah açıcı olan ancak aynı zamanda sindirimi kolaylaştırarak, idrar sökücü özelliği de bulunan limon, damar sertliği ve tıkanıklığını da önlemeye yardımcı oluyor. Yazın sıcağında oluşan soğuk algınlığı, nezle, grip ve öksürük gibi rahatsızlıkları en aza indirmeye önemli ölçüde katkıda bulunan limonun suyu, hastalığa karşı serin bir seçenek oluşturuyor. Ağız sağlığında da önemli rol oynayan limon, diş ve diş etlerini kuvvetlendiriyor ve ufak darbeler ile kanamalar olmasını engelliyor. Demirin kana geçmesini kolaylaştıran limon, özellikle bitkisel besinlerdeki demirlerin kullanımını 2 – 3 kez artırıyor.

Vücudu toksinlerden arındıran üzüm, gergin sinirlere birebir !


İçerdiği güçlü antioksidan etkinlik gösteren fenolik ve flavonoid bileşenlere bağlı olarak antioksidan kapasitesini yükselten üzüm, organizmayı toksinlerden arındırıyor ve cildin yaşlanmasını geciktiriyor. Serinlemek için kana kana içilen bir üzüm suyu, vücudu toksinlerden arındırdığı gibi bir beyin gıdası olarak beyin ve sinir metabolizmasını destekliyor. Kan yapıcı özelliğinin yanı sıra, kalp rahatsızlıkları riskini azaltan üzüm, böbrek ve karaciğerin işlevlerini de artırıyor ve yine kansızlığın tedavisinde oldukça etkin rol oynuyor. Potasyum, C vitamini, folat, fenolik ve flavonoid bileşenlerinden zengin olan üzüm, kanın temizlenmesine ve vücut yağlarının eritilmesine yardımcı oluyor.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Meyvelerin Renklerine Göre Sağlığa Faydaları

Renklerin ruh sağlığına faydalarını hep duyduk da meyvelerin renklerine göre sağlığa faydalarında şimdi de sıra...:)
Doğada bulunan tüm meyve ve sebzelerin kendilerine özgü renkleri ve göz alıcı ton farklarını aldıkları pigmentleri, onları ultraviyole ışınlarına karşı koruyor. Antioksidan olarak bilinen bu pigmentler, tıpkı insanlarda olduğu gibi güneşin oluşturduğu zararlı kimyasallar yani ‘serbest radikaller’in hücreye vereceği zararı engelliyor. Her meyve ve sebzede farklı yoğunlukta bulunan bu pigmentler, o meyve ya da sebzeye farklı rengini ve antioksidan etkisini sağlıyor. İşte bu nedenle siyah üzümün mor rengi, vişnenin ateşli kırmızısı, kivinin canlı yeşili, portakalın turuncusu vb. ortaya çıkıyor.
Kırmızı meyveler kalp ve damar hastalıkları ile kanser riskini azaltıyor…

Kırmızı meyve ve sebzenin birçok çeşidi kalp ve damar hastalıkları ile kanser riskini azaltıcı; idrar yollarının sağlıklı olmasını sağlayıcı ve hafızayı geliştirici özelliğe sahip. Hem kırmızı hem de turuncu meyve ve sebzelerde bulunan beta karoten, kardiyovasküler hastalıkları ve kanser riskini azaltıyor ve gözleri güçlendiriyor. Karpuz ve pembe greyfurtta bulunan likopen güçlü antioksidan, prostat ve diğer kanser hastalıklarını engelleyici görev görüyor. Kiraz, elma, turp gibi meyve ve sebzelerde bulunan antosiyanin, damar sertleşmesini önlemede yardımcı oluyor. Kan basıncını düzenliyor ve iltihaplanmaları durduruyor. Çilek, böğürtlen ve nar gibi meyvelerde bulunan ellagic asit ise tütün dumanında, islenmiş ette, işlenmiş gıdalarda bulunan kanserojen maddeleri etkisizleştirerek kanseri engelliyor. Antioksidanlardan C vitamini ise bağışıklık sistemini güçlendirerek, demir emilimini artırıyor, kemik, deri, göz, kas, kan damarları ve diş eti dokusunu güçlendiriyor. Mineral ve vitamin deposu olan vişnelerin ise özellikle koyu renkli olanları daha çok vitamin içeriyor.

Turuncu ve sarı tondaki meyveler C vitamini ve folik asit deposu!

Sarı ve turuncu meyve-sebzeler kalp, görüş ve bağışıklılık sisteminin sağlıklı kalması ve bazı kanser hastalıklarının riskini düşürmesi konusunda önemli görev görüyor. Bu gruptaki birçok meyve ve sebze yüksek miktarda C vitamini ve folik asit içeriyor. 600’den fazla turuncu renkli karotenoid çeşidi bulunuyor. Bunlar deri ve mukoza zarının korunmasını sağlıyor ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor. Kalp krizi ve körlük riskini azalttığı bilinen bu enerjik renkli meyveler kolesterol seviyesini düşürmede de önemli rol oynuyor. Portakal ve bazı turuncu sebze çeşitleri ise, gözleri güçlendirme özelliğine sahip olan yüksek miktarda lutein ve zeaksantin pigmentleri içeriyor. Limon, portakal, greyfurt ve ananas gibi meyveler ise C vitamini ve kanseri önleyici özelliği bulunan flavonon yönünden çok zengin.

Koyu yeşil meyve ve sebzeler kemik ve dişleri güçlendiriyor…

Yine kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltan yeşil meyve ve sebzeler, içeriğinde bulunan folik asit sayesinde doğumda meydana gelebilecek kusurları da engelliyor. Kırmızı kan hücrelerinin, kemiklerin ve dişlerin güçlü olmasını sağlayan yeşil meyveler, görme kaybına karşı savaşan lutein ve zeaksantin pigmentlerini içeriyor. Avokado, kuşkonmaz, brokoli gibi meyve ve sebzelerde bulunan glutatiyon ise DNA ve RNA’yı koruyor ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor. Birçok yeşil meyvede bulunan K vitamini, demir, magnezyum ve kalsiyum, kemiklerin ve dişlerin güçlü ve kanın sağlıklı olmasını sağlıyor.

Çılgın mavi, mor ve siyahın buluştuğu meyveler antioksidan yönünden çok zengin!

Koyu renkli meyve ve sebzeler kanser riskini azaltmanın yanı sıra kalp ve idrar yolları sağlığını geliştirerek, sağlamlaştırıyor. Hafızayı güçlendirme özelliği olan mor/siyah meyveler, antioksidan özellikleri sayesinde yaşlanmayı da geciktiriyor. Mavi pigmentler antosiyanin ve diğer flavonoidlerden oluşuyor. En çok antioksidan aktivitesine sahip olan gıda olan yabanmersininde ve diğer koyu renkli meyve ve sebzelerde bulunan antioksidan özellikle antosiyanin flavonoidler yaşlanmaya bağlı hafıza kaybına karşı güçlü bir kalkan oluşturuyor. Türkiye’de henüz tüketimi alışkanlığı bulunmayan yabanmersini ve kızılcıkta bulunan antioksidanlar mesane enfeksiyonlarından, ülser ve diş eti hastalıklarından korunmayı sağlıyor. Böbreklerin çalışmasını sağlayıp, kalp atışlarını düzenleyen siyah üzümler ise kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücreleri yeniliyor.

Beyaz ve açık renkli meyvelerin birçoğu DNA’yı koruyan sülfürlü bileşiklere sahip…

Kalp krizini engelleyici ve kanser riskini azaltıcı özelliğe sahip beyaz / sarımsı ve kahverengi meyve ve sebzelerin birçoğu, yapısındaki folik asit, potasyum, selenyum, C vitamini ve lif bulunduruyor. Bu gruptaki birçok meyve DNA’yı koruyan, kolesterolü düşüren ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi oluşturan sülfürlü bileşikler de içeriyor. Elma, armut ve ayvada ise kalp hastalıklarına ve kansere karşı savaşan quersetin pigmenti bulunuyor. Kavun bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğu’nca da tavsiye ediliyor. Ayrıca armut, ayva ve mantarda bulunan flavonoid antioksidanı hücre zarını korumaya yarıyor.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Ya 5 meyve ye ya suyunu iç kampanyası başladı!


Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) , meyve suyunun sağlıklı yaşam ile ilişkisini ortaya çıkarmak ve ambalaj üzerindeki etiketin doğru okunmasını sağlayarak, kamuoyunu ürün kategori farklılıkları konusunda bilgilendirmek amacıyla ‘Ya 5 meyve ye ya suyunu iç’ adını verdiği bir kampanya başlatıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ‘Güvenilir Gıda, Sağlıklı Yaşam’ kampanyasının da destekçisi olan bu projenin, Türk halkına sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırma yolunda önemli bir adım olacağına inanılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün de aynı amaçla desteklediği ‘5 plus a day’ (Günde 5 ya da daha fazla) kampanyası kapsamında günde 5 öğün meyve ve sebze tüketilmesi öneriliyor ve 1 bardak meyve suyu da bir porsiyon meyve ile eşdeğer olarak kabul ediliyor. Türkiye’de ise kişi başına düşen yıllık meyve suyu tüketimi, son yıllarda gözle görülür bir ivme kazanmasına rağmen henüz 11 litre civarında bulunuyor. Meyve suyunun en büyük pazarı olarak kabul edilen Almanya’da bu rakamın 35 litre olması, Türk tüketicisinin meyve suyu konusunda daha çok bilinçlenmesi gerektiğine işaret ediyor.


O halde ya 5 meyve yiyoruz ya suyunu içiyoruz:)

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Türk'ler meyve suyunda şeftali tadını seviyor...

Türk meyve suyu tüketicisinin en fazla tükettiği meyve suyu çeşidi ve tadı, şeftali nektarıymış Şeftali nektarını sırasıyla, vişne ve kayısı nektarı takip ediyor. % 100 meyve sularında ise en çok karışık ya da çoklu olarak tabir edilen ürünler ile elma, portakal ve nar suları tüketiliyormuş.

Hımm...Bana göre hepsi güzel...:)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Meyve Suyu Kutusundan Tekne Olur mu?:)

İzmir'deki bir danışmanlık şirketinin sahibi ve eğitim danışmanı Ali Rıza Avcan, iş yerlerinden topladığı 1200 meyve suyu ve süt kutusunu tekne haline getirip yüzdürdü. Bu da benim yüzümü güldürdü:)

http://www.tv8.com.tr/haber/hdetay.asp?hid=3219

8 Mayıs 2009 Cuma

Meyed, 1. İstanbul Sosyal Medya Mangalı'nın Meyve Suyu Sponsoru Oldu

Meyve suyu kutularının üzerine bıraktığım gizemli adresi görüp, blogumu ziyaret eden sizlere şimdiden teşekkürler:P

Afiyet olsun, yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmesin:)

Sağlıklı beslenme bilincini arttırmaya biraz katkımız oluyorsa ne mutlu bizlere...

Başka etkinliklerde, bloglarda, sosyal ağlarda, en sık da bu blogda, meyve suyu seven, içen, sağlıklı beslenenlerle görüşmek üzere:)


Uzay istasyonuna taze meyve-sebze gönderildi

Dünyanın kıymetini bilelim:)

http://www.sabah.com.tr/Dunya/2009/05/08/uzay_istasyonuna_kargo_gemisi_gonderildi

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Günde bir bardak vişne suyu vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılamaya yetiyor…

Canlı kırmızı rengi ve tatlı ekşi tadından dolayı, yıllar boyu özellikle reçel ve turta yapımında kullanılan ve daha çok suyu ile karşımıza çıkan vişne, içeriğinde bulunan doğal bileşikler sayesinde birçok hastalığa karşı koruyucu kalkan görevi görüyor. Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.

Yakut kırmızısı vişnenin “ekşi” artıları saymakla bitmiyor…

Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor. Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.

Kırmızının Gücü: “Vişneye can alıcı kırmızısını veren ‘Antosiyanin’ neye yarıyor?”

Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.

Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor. Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.

Günde bir bardak vişne suyu, vücudun günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor…

Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan ihtiyacını ciddi ölçüde karşılıyor. American Journal of Clinical Nutrition (Amerikan Klinik Beslenme Yayını) tarafından 2006 yılında yapılan açıklamaya göre vişne, kırmızı şarap, bitter çikolata ve portakal suyunu geride bırakarak, en yüksek antioksidan içeriğe sahip 50 besin arasında 14üncü sırada yer aldı.

Doğal bir ağrı kesici: Vişne Suyu !

Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.

Zihin açıklığı için vişne suyu !

Damar sertleşmesini önleyen, kan basıncını düzenleyen ve iltihaplanmaları durdurucu özelliğe sahip olan vişne, aynı zamanda halk arasında “zihin açıklığı” olarak tabir edilen zeka açıklığı ve hafıza gelişimi için de son derece faydalı. Tufts Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre antosiyanin, beyin hücre duvarlarına en etkili şekilde nüfuz ederek antioksidan koruması gerçekleştiriyor. Uzmanlar, sürekli olarak öğrenmeye koşullanmış öğrencilerin, günde bir bardak vişne suyu tüketmesini öneriyor..

Türkiye vişne üretiminde dünya ikincisi !

Hemen her türlü iklim koşulunda yetişebilen ve Türkiye’nin her bölgesinde üretimi yapılan vişne, meyve suyu üretimine oldukça uyumlu bir meyve olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre, dünya vişne üretimi verilerine bakıldığında Türkiye, 186 bin ton ile Polonya’nın ardından, tüm dünyada ikinci sırada yer alıyor. 2008 verilerine göre, 2002 – 2008 yılları arasında % 86 oranında önemli bir artış gösteren ve dünyanın ikinci büyük vişne üreticisi koltuğuna yerleşen Türkiye’de, dünya vişne üretiminin % 16sı gerçekleşiyor. Türk tüketicisi tarafından en çok tercih edilen iki tat arasında yer alan vişne, bu defa şeftali nektarının ardından % 24 oranla yine ikinci sıraya yerleşiyor.

Taze Sıkılmış Ne Demek?

Konsantre kullanılmadan meyvenin suyunun, sınai ölçekte sıkılıp pastörize edilerek doğrudan şişelenmesi ve ambalajlanması ile yapılan meyve sularını ifade edebilmek için kullanılan bir tanımlamadır.

• % 100 meyve suyu etiketi üzerindeki içerik bilgilerinde, ‘su’ eklendiği belirtiliyor. O zaman neden %100 olarak adlandırılıyor?

Meyvelerin üretim ve hasat zamanları birbirinden farklıdır ve bu sebeple, her mevsim bütün meyveler hazırda bulunmaz. Gerek lezzet açısından gerekse içerdiği vitamin, mineral gibi yararlı maddelerin oluşması açısından meyvelerin, doğal mevsiminde olgunlaşması çok önemlidir. Olgunlaşmasını tamamlamış meyveler sıkılarak elde edilen ‘meyve suyu’; meyve şekeri, vitamin, aroma ve çeşitli minerallerden oluşan ‘meyve özü’ ve sudan oluşmaktadır. Meyve suyu içindeki su (H2O) oranı genel olarak %75 ila %90 seviyelerindedir. Elde edilen bu meyve suyunun bozulmadan saklanması hem çok pahalıdır hem de risklidir. Bu sebeple içinde yüksek oranda bulunan suyun büyük kısmı buharlaştırılarak, ‘meyve suyu konsantresi’ haline getirilir. Bu işlem, vakum altında ve düşük ısıda gerçekleştirilerek, meyve suyunun ‘öz’ü çok yüksek oranda korunmuş olmaktadır.

Elde edilen konsantre gerektikçe meyve suyu üretiminde kullanılmaktadır. İşte bu kullanım sırasında, konsantreye sadece daha önce buharlaştırılmış suya eşit miktarda su ilave edilir. Böylece ilgili meyve suyu, konsantre edilmeden önceki haline dönüşmüş olur. İlave edilen su, özellikle duyusal, mikrobiyolojik ve kimyasal bakımdan uygun özelliklerde ve ‘İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğe’ uygun niteliktedir. Etikette üzerinde ‘su ilavesi’ ibaresi işte bu nedenle belirtilir.

‘Konsantreden olan’ ve ‘konsantreden olmayan’ ne demek?

Meyve suyu, nektar, meyveli içecek veya aromalı içeceklerden herhangi birini üretirken kullanılan meyve suyu için iki yol bulunmaktadır:
- Birincisi ve en yaygın olanı; kısa anlatımı ile, ‘sıkılmış’, ‘pastörize edilmiş’ ve içindeki saf suyunun büyük kısmı buharlaştırılarak ‘konsantre edilmiş’ MEYVE SUYU KONSANTRESİ kullanmak.
- İkincisi ise ‘sıkılmış’ ve ‘pastörize edilmiş’ MEYVE SUYU kullanmaktır.

Bu ürünler arasındaki fark, etiketlerde “Konsantreden üretilmiştir” veya “Konsantreden üretilmemiştir” ibareleri ile belirtilir.

Meyve suyu nedir? Hangi içeceklere meyve suyu diyoruz?

Halk arasında meyve suyu ve benzeri içeceklerin tümü ‘meyve suyu’ olarak adlandırılır. Ancak bu içecekler, meyve oranına göre farklı kategorilere ayrılır. Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olarak 4 kategori tanımlanmıştır. Bunlar sırasıyla aşağıdaki gibidir:

o Meyve suyu (% 100 oranında meyve)
o Meyve nektarı (%25 - %99)
o Meyveli içecek (%10 - %24)
o Aromalı içecek (%10’dan az)

Yukarıda da bahsettim gibi, çok uzun yıllar meyve suyu içeriği dikkate alınmadığı için, her türlü meyveli içecek ‘meyve suyu’ olarak adlandırılmış. Şu anda yasa ile tariflenmiş olmasına rağmen, zihninizde ‘meyve suyu’ ile nektar, meyveli içecek ve aromalı içecek kavramları birbirine karışıyordur. Bu karışıklığı bertaraf etmek ve sizleri en doğru şekilde bilgilendirmek amacıyla meyve suyu üreticileri etiketlerinde ‘meyve suyu’ yerine ‘%100 meyve suyu’ yazmayı tercih ediyor.

Meyve'ye ulaşmanın en pratik yolu: Meyve Suyu!

Meyve suyu denilince aklımıza kalorili bir içecek olduğu geliyor. Öyle mi peki? Her konu hakkında görüş belirten uzmanlarımız bu konu hakkında da şunu söylemiş: “meyveden dönüşen bir içecek olarak, meyve suyunun sağladığı kalori aynı ölçüde”. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de, günde en az 5 porsiyon meyve ve/veya sebze yenmesi, buna alternatif olarak aynı yoğun besin değerlerine sahip olan meyve suyunun içilmesini öneriyormuş.

Potasyum, magnezyum gibi mineraller yönünden zengin olan meyve suyu, meyve çeşitlerine göre içeriğinde barındırdığı A, C, E ve folik asit gibi vitaminler ile sıvının enerjiye hızlıca dönüşmesini sağlıyor. Buna karşılık düşük şeker seviyesiyle yağ içermeyen meyve suyu, yine meyve çeşidine göre değişiklik gösteren polifenol, karoten ve antioksidan seviyesini yükselten antosiyanin gibi etkili doğal bileşikler ile de bir sağlık dopingi niteliği kazanıyor. Kuvvetli bir kahvaltı edemeyen kişilere, özellikle bir bardak meyve suyu içmeleri öneriliyor. Böylece vücut, güne başlarken ihtiyacı olan enerjiyi en pratik şekilde alabiliyor. Yoğun bir günün ardından alınacak meyve suyu ise akşam yorgunluğu ve gerilimini atmaya yardımcı oluyormuş.

Meyve oranlarına göre seçim yapın


Sevgili Dostlarım...Meyve suyu ve benzeri içecekler arasında bilinçli bir seçim yapmak gerek. Her içeceğin meyve oranı farklıdır. Bu ayrımı yapmak için de etiketine bakmak gerekir.

İçerdiği meyve oranına göre meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek, aromalı içecek ve toz içecek olarak farklı kategorileri vardır.

Bilerek içelim!